İnsanlar çok eski zamanlardan beri aralarındaki anlaşmazlıkları çözümlemek için mahkemelere gitmektedir. Mahkemeler, görevlerini yerine getirirken, önlerine gelen uyuşmazlıkla ilgili verileri değerlendirir, mevcut hukuk kurallarını uygular ve kararlarını verirler.
Mahkemelerin karar verebilmeleri için, meydana gelen olay veya anlaşmazlığa ilişkin bilgilerin, sağlıklı bir şekilde toplanması ve yorumlanması gerekmektedir. Bu nedenledir ki, hukuki bir uyuşmazlıkta, haklı olmak değil, haklı çıkabilmek önemlidir. Bu da ancak uygun ispat araçlarının mahkemeye getirilmesi ve değerlendirilmesi ile mümkündür.
Mahkemeler kendi uzmanlık alanlarında bilgisi yeterli olmakla birlikte teknik alanda mahkemenin bilgisi her zaman yeterli olmayabilir. Mahkemeler ihtiyaç duydukları hukuk dışı bilgiler için imza inceleme uzmanı bilirkişilerin yardımına başvurmuşlardır. İşte bu konularda mahkemeye yardımcı olan kişiler, muhakemenin ayrılmaz bir parçası olarak bilirkişilik kurumunu oluşturmuşlardır.
Mahkemelerin ayrılmaz bir parçası haline gelen bilirkişiler birçok davada karşımıza çıkmaktadır. Bilirkişiliğin uygulama alanı genişlemekle birlikte birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Meydana gelen bu sorunlar şikâyetleri de beraberinde getirmektedir. Bilirkişinin kendisini mahkeme yerine koyarak gerçeklikten uzak kararlar verdiği, birbiriyle çelişen raporlar düzenlediği, teknik konulardaki yetersizlikleri şikâyetlerin de artmasına neden olmaktadır. Bilirkişilik alanında yapılan genel eleştirilerden biri de belge inceleme konusunu oluşturmaktadır.
TCK madde 204 ve 207 kapsamında değerlendirilen belge sahteciliklerinden birçok insan etkilenmektedir. Yazılı bir belge ile insanların bütün birikimleri bir anda el değiştirebildiği gibi bir şahsın hürriyetinden mahrum kalmasına sebep olabilmektedir. Kısacası bir imza insanın hayatını değiştirebilmektedir. Yazılı belgelerin önemi, bu alandaki bilirkişiliğin de önemini ortaya çıkarmaktadır. Bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında alınabilen uzman görüşü hem tarafları hem de mahkemeyi etkilemektedir.
Günümüzde sıkça karşılaşılan olaylarından biri olan belgede sahtecilik: çek, senet, bono, abonelik sözleşmesi, protokoller, vekâletnameler, nüfus cüzdanı, ehliyet, satış sözleşmeleri, kira sözleşmeleri olabileceği gibi; mektup, el yazısı gibi unsurlarda delil niteliği taşıdığından belge üstünde yapılan değişikliler, ilaveler, tahrifatlar ve belgenin orijinal olması önem arz etmektedir.
Adli belge inceleme ve grafoloji incelemelerinde delil niteliği bulunan yazılı ya da matbu belge üzerinde gerekli teknikler kullanılarak şüpheli belgeler üzerindeki değişiklikler ile belgelerde sahtecilik yapılıp yapılmadığı gibi konuların imza inceleme uzmanı tarafından bulunması ve adli belge inceleme tespitinin yapılması önem arz etmektedir.
Adli belgeler, kişiyi hürriyetinden de yoksun bırakabilir bir borç yükü altına da sokabilir. Resmi belgede sahtecilik suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Özel belgede sahtecilik suçunda ise sanık 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kanunda belirlenen ceza tüm suçlar için aynı geçerliliğe sahip olmakla birlikte bir belgenin sahte olup olmadığını imza inceleme uzmanı tarafından yapılan teknik ve fiziki inceleme sonucunda anlaşılmaktadır. Verilen imza inceleme bilirkişi raporu savcılık veya mahkemenin yönlendirilmesinde önem arz etmektedir. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında ilgili makamın bilirkişi atayabileceği gibi taraflardan birinin de HMK 293 ve CMK 67/6. maddelerine göre özel olarak uzmanından alacağı raporu delil niteliğinde savcılığa veya mahkemeye sunma imkânı vardır. Yasanın tanıdığı bu imkân soruşturmanın veya kovuşturmanın daha hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlanmasını sağlamaktadır.